11. ve 12. ÖZEL EĞİTİME GEREKSİNİM DUYAN ÖĞRENCİLER VE ÖZEL EĞİTİM I-II ( 2 video )
Mevcut Özel Eğitim Hizmetleri
Yönetmeliği’ne göre (2021)
özel eğitim ihtiyacı olan birey,
“Bireysel
ve gelişim özellikleri ile eğitim yeterlilikleri açısından akranlarından anlamlı
düzeyde farklılık gösteren birey” şeklinde
tanımlanmaktadır.
Özel
eğitim
ise
bu bireylerin eğitsel ve sosyal
gereksinimlerini karşılamak amacıyla geliştirilmiş bireyselleştirilmiş eğitim
programları aracılığıyla özel olarak yetiştirilmiş
personel tarafından uygun eğitim ortamlarında sürdürülen eğitim olarak tanımlanmaktadır (MEB, 2021). Özel eğitim ve özel
eğitim ihtiyacı olan birey terimiyle
ilgili alanda yaygın olarak karıştırılan zedelenme,
yetersizlik ve özür/engel terimlerini açıklamakta fayda vardır.
Zedelenme, bireyin sahip olduğu organlarının yapısında ve işleyişinde çeşitli nedenlere bağlı olarak bozulmalar olması durumu olarak
tanımlanmaktadır (Özyürek, 2006). Bir bireyin gözünde ya da kulağında çeşitli nedenlere
bağlı olarak zedelenmeler oluşabilir. Bu zedelenmelere bağlı olarak kimi zaman yetersizlik durumu yaşanabilirken kimi zaman bu durum yetersizlikle sonuçlanmayabilir. (Cavkaytar, 2010).
Yetersizlik, bireyin
yaşadığı zedelenme sonucunda sahip olduğu organının işlevini
yerine getirememesidir. Örneğin bireyin gözündeki
zedelenmeye bağlı olarak görememesi bir yetersizliktir.
Engel ise bir yetersizlik
sonucunda bireyin toplumsal yaşamda
akranlarının gerçekleştirebildiği rolleri gerçekleştirememe durumu olarak tanımlanmaktadır (Özyürek,
2006). Bir öğrencinin görme kaybının olması bir yetersizliktir. Ancak bu öğrenci için herhangi bir uyarlama yapılmaksızın sınıf ortamında öğretim
sunulması ve akranlarıyla benzer materyallerle benzer şekilde
değerlendirilmesi bir engeldir. Oysaki öğretmenin aynı öğrenci için yazı puntosunu
düzenleyerek materyalde uyarlaması yapması öğrencinin akranlarıyla benzer akademik kazanımları
edinmesini sağlayabilir. Engelli olma
durumu çoğunlukla toplum tarafından oluşturulan koşullar sebebiyle bireyin
kendisinden beklenen rol ve sorumlulukları gerçekleştirememesi olarak düşünülebilir. Bu nedenle engelli
birey
ya da yetersizliği olan birey yerine, özel eğitim ihtiyacı olan birey
kavramını kullanmak daha uygun olacaktır.
Özel eğitim ihtiyacı olan bireyler yaşadıkları yetersizlik durumları, dereceleri, gelişimsel özellikleri ve içinde bulundukları çevresel
özellikler sebebiyle birbirlerinden oldukça
farklı özelliklere ve performanslara sahiptir. Bu nedenle bu bireylerin
gelişimsel özellikleri hakkında
genellemelere varmak mümkün değildir. Ancak
öğretmenlere fikir vermesi amacıyla sık karşılaşılan özel eğitim ihtiyacı
olan öğrenci gruplarının alanyazında yaygın olarak bahsedilen özelliklerine yer verilecektir.
Zihinsel Yetersizliği Olan Öğrenciler
Zihinsel yetersizlik, 22 yaşından önce ortaya çıkan, hem öğrenme, akıl yürütme, problem
çözme gibi zihinsel işlevlerde hem de bireylerin
günlük yaşamlarında gerçekleştirdikleri kavramsal, sosyal ve pratik becerilerin toplamı olan uyumsal davranışlarda önemli sınırlılık durumudur (AAIDD, 2021). Özel Eğitim Hizmetleri
Yönetmeliği’nde (2021) zihinsel yetersizlik kavramı yerine zihinsel engel
kavramı kullanılmaktadır. Yönetmeliğe göre zihinsel engelli
bireyler hafif, orta, ağır ve çok ağır düzeyde olmak
üzere dört grupta ele alınmaktadır. Hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan bireyler, zihinsel
işlevsel ve uyumsal becerilerde hafif düzeyde bir gerilik yaşadıkları
için sınırlı düzeyde
desteğe ihtiyaç duyarken ağır ve çok ağır düzeyde zihinsel yetersizliği
olan bireyler, yaşam
boyu yoğun özel eğitim ve bakım desteğine ihtiyaç duyabilir. Zihinsel yetersizliği olan öğrencilerin özelliklerine aşağıda yer verilmektedir.
·
Zihinsel işlev
boyutuyla ele alındığında normal
insanların zekâ düzeyi puanı 100
olarak kabul edilirken
zihinsel yetersizliği olan öğrencilerin zekâ düzeyi puanları
70 ve altındadır. Ancak bu durum zihinsel yetersizliğin sadece zekâ düzeyi
puanı üzerinden tanılandığı anlamına gelmemektedir. Tanımdan
da hareketle tanılama
sürecinde mutlaka uyumsal davranışlar da göz önünde bulundurulmalıdır
·
Zihinsel yetersizliği olan öğrencilerin dikkat
süreleri çok kısa olup dikkati odaklama
ve sürdürmede güçlükleri bulunmaktadır
·
Zihinsel
yetersizliği olan öğrencilerin dikkatin yanı sıra bellekle de ilgili
problemleri bulunmaktadır. Bu öğrenciler öğrendikleri yeni bilgileri kısa süreli ve uzun süreli belleğe depolamada ve gerektiğinde uzun süreli bellekten bilgiyi geri çağırmada problem yaşarlar
·
Dikkat ve bellek
problemleriyle bağlantılı olarak bu öğrencilerin birçok akademik alanda normal gelişim gösteren akranlarına
göre geridir. Birçok öğrenci olayları ya da nesneleri belirli bir özelliğe göre gruplandırmayı kolay bir şekilde
öğrenebilirken bu öğrenciler akıl yürütme
ya da değerlendirme yoluyla bir uyaranı sınıflandırma ya da bilgiyi organize
etmekte sorun yaşayabilirler .
·
Zihinsel
yetersizliği olan öğrenciler akranlarına göre daha yavaş öğrenmekle
birlikte, soyut kavramları öğrenmede, öğrendikleri bilgileri
yeni durumlarla ilişkilendirmede ve genellemede güçlük
yaşar.
·
Zihinsel
yetersizliği olan öğrencilerin yaşadıkları akademik başarısızlık durumuyla bağlantılı olarak yeni öğrenmelere ilişkin
motivasyonları düşüktür ve bu öğrenciler zaman içerisinde öğrenilmiş
çaresizlik yaşamaya başlarlar .
·
Zihinsel
yetersizliği olan öğrenciler dilin hem anlama hem de ifade etme boyutunda zihinsel
yetersizlikten etkilenme düzeyine
bağlı olarak sorun yaşamaktadır. Bu öğrenciler kendilerine verilen yönergeleri ya da okunan
bir öyküyü anlamada
güçlük yaşayabilir. İfade edici dil boyutunda bu öğrenciler zihinsel
yetersizlikten etkilenme düzeylerine göre konuşma bozuklukları yaşayabilir. Bu
öğrenciler sınırlı sayıda kelime ve cümle çeşitliliğine sahip olup cümle kurarken
söz dizim yapısında bozukluklar sergileyebilir.
·
Zihinsel yetersizliği olan öğrenciler, bilişsel becerilerde yaşadıkları
sınırlılıklardan kaynaklı olarak
sosyal becerilerde yetersizlik ve sosyal kabulü olumsuz yönde etkileyebilecek problem
davranışlar sergileyebilir.
Zihinsel yetersizliği olan öğrencilerle ilgili belirtilen özellikler bireyin zihinsel yetersizlikten etkilenme düzeyine göre
değişebileceği gibi, zihinsel yetersizlikten etkilenmiş bir öğrencide tüm özelliklerin bulunacağı yönünde bir genelleme yapılması mümkün değildir.
Otizm Spektrum
Bozukluğu Olan Öğrenciler
Otizm
spektrum bozukluğu (OSB), nörogelişimsel bir bozukluk olup yaşamın erken dönemlerinde
sosyal iletişim ile etkileşimde güçlük yaşama ve sınırlı yineleyici davranışlar sergileme gibi belirtilerle ortaya çıkan
bir durumdur. Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’nde OSB’ye dair, sosyal
etkileşim, iletişim, ilgi ve
etkinliklerdeki sınırlılık vurgulanmakla birlikte hafif, orta ve ağır düzeyde olmak üzere sınıflandırma yapılmıştır. Bu sınıflandırma OSB olan
öğrencinin gereksinim duyduğu destek miktarını
ifade etmektedir. Otizm spektrum bozukluğu olan öğrencilerin
özelliklerine aşağıda yer
verilmektedir.
·
Otizm, bir sosyal iletişim bozukluğudur. Otizm spektum bozukluğu olan
öğrenciler, sosyal etkileşimin ilk
basamağı olan göz kontağından kaçınırlar ya da gözlerinin kenarlarından bakabilirler.
·
Bu öğrenciler, isimlerine tepki vermeyebilir, diğer insanlara karşı ilgisiz görünebilir
ya da çok
az ilgi gösterebilirler.
·
Beden dilini kullanma ve anlama konusunda
çeşitli sorunlar yaşayabilir, sosyal durumlarda ses tonunu veya yüz ifadesini
anlamakta zorluk çekebilir. Sosyal durumlarda gülümsemeyebilir ya da komik bir şey olmadığında gülebilirler.
·
Diğer
insanların düşünce ve duygularını anlama yeteneğinde yani zihin teorisinde sınırlılıklara sahiptir.
·
Oyun becerileri
sınırlıdır. Akranlar ve yetişkinlerle etkileşimde sınırlılıkları olmakla birlikte
nesnelerle meşgul
olabilirler.
·
Yönergeleri
anlama ve takip etme gibi alıcı dil boyutunda güçlük yaşayabilecekleri gibi, duygu ve düşüncelerini ifade etme
gibi ifade edici dil boyutunda da sınırlılıklara sahip olabilirler.
·
OSB olan öğrencilerin yaklaşık
%20-30’u konuşmada gecikme yaşar ya da bu beceriyi edinemez. Konuşabilen öğrencilerde ise konuşmada gecikme ya da
eş zamanlı ekolali (ses tekrarları)
görülebilir. Konuşma
içeriğinde zaman ve zamir kullanımı yanlış olabilir. Ben ve sen zamirlerini yanlış
kullanabilirler ya da konuşma
biçimleri monolog şeklinde olabilir.
·
Soyut kavramları anlamakta, alay ya da şaka gibi sosyal
dili yorumlamada zorlanırlar.
·
OSB
olan birçok öğrenci basmakalıp motor veya sözel davranışlar sergileyebilir. Nesneleri
döndürme, el çırpma ve sallanma
gibi sınırlı ve tekrarlayan motor davranışlar görülebilir.
·
Bazı nesnelerle
aşırı derecede meşgul olabilir ya da çok sınırlı ilgi alanlarına sahip
olabilirler. Bir nesneyle saatlerce oynayabilirler ya da belirli
özellikteki nesnelere aşırı ilgi gösterebilirler. Ortamdaki herhangi
bir değişiklikten (örneğin,
yerinde olmayan bir şey veya evde veya
sınıfta yeni bir şey) veya rutindeki herhangi bir değişiklikten dolayı üzülebilirler.
·
Rutinlere
ve aynılıklara aşırı bağlı olup değişikliklerden rahatsız olma, kurallara uymakta ısrarcı olma veya esnek olmayan
düşünceye sahip olma gibi davranışlar sergileyebilirler.
·
Otizm spektrum
bozukluğu olan öğrencilerde karşılaşılabilen durumlardan biri de aşırı
duyarlılıktır. Bu öğrencilerin bazıları sesten bazıları
dokunmadan ya da görsel uyarılmadan
rahatsız olabilir. Bu duyarlılık, OSB olan birçok birey için büyük bir sorun olan "duyu bütünleme
bozukluğu" adı verilen
daha büyük bir durumun parçasıdır.
·
OSB olan öğrenciler görsel olarak sunulduğunda bilgileri daha kolay
işleyebilirler
·
OSB
olan öğrenciler birbirlerinden oldukça farklı özellikler sergileyebilen oldukça heterojen
bir gruptur. Özellikle
dil, iletişim ve sosyal etkileşimde yaşadıkları sınırlılıklara çoğunlukla farklı düzeylerde zihinsel yetersizlik de eşlik etmektedir.
Öğrenme Güçlüğü Olan Öğrenciler
Ruhsal Bozuklukların Tanımsal ve
Sayımsal El Kitabı olan DSM-V’e
göre öğrenme güçlüğü okuma, yazılı anlatım ve/veya
matematik alanında güçlüklerle karakterize olan nörogelişimsel bir bozukluktur.
Öğrenme güçlüğü olan öğrenciler normal zekâya sahip olmalarına
karşın
beynin atipik işleyişinden kaynaklı olarak bilgiyi işleme ve edinme biçimi
bakımından akranlarından farklı
özellikler gösterirler. Öğrenme güçlüğü olan öğrenciler okuma, okuduğunu anlama,
yazılı ifade ve matematiksel akıl yürütme ile hesaplama alanlarında yaşanan güçlüklerle ön planla çıkmaktadır Heterojen bir grup olan
öğrenme güçlüğü
yaygın olarak okuma
bozukluğu (disleksi), yazılı anlatım bozukluğu (disgrafi) ve matematik bozukluğu
(diskalkuli) olarak sınıflandırılır Öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin özelliklerine aşağıda yer verilmektedir.
·
Öğrenme güçlüğünün en göze çarpan özelliği öğrencinin yapabilecekleri ile yapabildikleri arasındaki farkın fazla olmasıdır. Diğer bir deyişle
öğrenme güçlüğü olan öğrenciler, normal bir zekâya sahip oldukları
hâlde özellikle bazı akademik alanlarda
akranlarından önemli ölçüde ayrışan
güçlükler yaşar.
·
Öğrenme güçlüğünün
bir diğer önemli özelliği ise performanstaki değişkenliğin fazla oluşudur. Matematiksel hesaplamalarda oldukça hızlı ve doğru performans sergileyen bir öğrencinin okuma alanında
akranlarından önemli ölçüde
ayrışarak hatalı ve heceleyerek okuması
bu duruma örnek gösterilebilir.
·
Özellikle
disleksi olan öğrenciler okumada ciddi problemler yaşarlar. Bu
öğrenciler harfleri tanıma, heceleme,
doğru ve akıcı bir şekilde çözümleme konusunda düşük performans sergilerler.
·
Okumayı
çözümleme ve akıcı okumada yaşanan sınırlılıklara bağlı olarak okuduğunu anlamakta da zorlanırlar.
·
Öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin bir kısmı harfleri, kelimeleri doğru bir
şekilde yazmada ve yazım sürecinde
imla ve dil bilgisi kurallarına dikkat etmede problem yaşayabilir
·
Matematik ile ilgili kavramları, olguları anlamakta ve matematiksel hesaplamalar
yapmada zorlanabilirler
·
Akademik alanda yaşadıkları başarısızlıklar nedeniyle güdülenme problemleri yaşarlar. Bu öğrenciler başarısızlıklarını kendilerinde olan yetersizliğe atfederken başarılarını ise kendileriyle ilgili olmayan dış faktörlere atfederler ve yaygın olarak öğrenilmiş çaresizlik yaşarlar
·
Öğrenme güçlüğü
olan birçok öğrenci, dilin mekanik ve sosyal kullanımlarıyla ilgili sorunlar yaşar. Mekanik olarak sözdizimi (gramer), semantik (kelime anlamları)
ve fonoloji (kelimeleri bileşen seslerine ayırma ve
tek tek sesleri bir araya getirerek kelimeler oluşturma yeteneği) ile ilgili sorunları vardır. Dilin sosyal kullanımına ise pragmatik
denir. Öğrenme güçlüğü olan
öğrenciler genellikle karşılıklı sohbet konusunda sorun yaşarlar. Bu
öğrenciler sohbeti sürdürmek için gerekli olan bazı
stratejileri kullanmakta güçlük yaşarlar.
·
Öğrenme güçlüğü
olan öğrencileri bazıları görsel ya da işitsel algı alanında güçlük yaşayabilir. Görsel algı sorunları
yaşayan öğrenciler, yapboz oluşturmada, görsel şekilleri algılamada ve hatırlamada güçlükler ya da
harfleri tersine çevirme gibi problemler yaşar. İşitsel algı sorunları yaşayan öğrenciler de
benzer seslerden oluşan iki kelimeyi ayırt etmede ve sözel yönergeleri takip etmekte güçlük yaşar.
Dil ve Konuşma Bozukluğu
Olan Öğrenciler
Dil ve konuşma
bozukluğu olan öğrenciler, dilin
biçim, içerik ve kullanım bileşenlerinin bütünleştirilmesi sırasında bu bileşenlerin en az birinde
ortaya çıkan sorunlar
nedeniyle öğrenciler dil ve
konuşma bozukluğu tanısı alabilirler. Bir
öğrenci sadece dil ya da sadece konuşma alanında güçlük
yaşayabileceği gibi her iki alanda da güçlük yaşayabilir. Dil bozukluğu olan öğrenciler; başkalarının söylediklerini anlamakta güçlük
çekebilir. Bu durum
bir alıcı dil bozukluğudur. Duygu
ve düşüncelerini ifade etmekte sorun yaşayabilirler. Bu durum
ise
ifade edici dil bozukluğudur. Bir öğrenci hem alıcı hem de
ifade edici dil bozukluğu yaşayabilir. Konuşma bozukluğu olan öğrenciler ise ses üretiminde ya da bazı sesleri
söylemede zorlanabilir. Konuşurken kekeleyebilir ya da konuşma
ritmini ayarlamada sorun yaşayabilir.
İşitme Yetersizliği Olan Öğrenciler
Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’ne
(2021) göre işitme
engelli birey, işitme duyarlılığının kısmi ya da tamamen
yitirilmesinden kaynaklı özel eğitim ve destek eğitime
ihtiyaç duyan birey
olarak tanımlanmaktadır. İşitme yetersizliğinin
sınıflandırılmasında işitme kaybının derecesine, kaybın ortaya çıktığı yaşa ve kaybın olduğu yere göre farklı
sınıflandırmalar bulunmaktadır İşitme
kayıplarının şiddeti, bireyin desibel (dB) cinsinden
ölçülen sesi almasıyla belirlenir. Tablo 1’de işitme kaybının
derecelendirilmesi yer almaktadır Roberts, 2013).
Tablo 1. İşitme Kaybı
Dereceleri
|
İşitme Kaybı Düzeyi |
Sınıflandırma |
Açıklama |
|
0-15 dB |
Normal |
İletişim üzerinde herhangi bir etkisi
yoktur. |
|
16-25 dB |
Çok hafif |
Gürültülü ortamlarda, kısık
sesleri anlamakta güçlük yaşarlar. |
|
26-40 dB |
Hafif |
Sessiz ortamlarda kısık
ya da uzaktan gelen sesleri anlamakta güçlük yaşarlar. Sınıf içi tartışmaları takip etmede zorlanırlar. |
|
41-55 dB |
Orta |
Karşılıklı konuşma sırasında sadece yakın mesafeden konuşulanı anlarlar. |
|
56-70 dB |
Orta-ağır |
Yalnızca yüksek
sesli, net konuşmalar duyulabilir ve grup
durumları büyük zorluklar yaratır. Konuşma, belirgin şekilde bozulmuş olsa da anlaşılabilir. |
|
71-90 dB |
Ağır |
Yüksek sesli
olmadıkça konuşmalar duyulamaz, o durumda bile,
birçok kelimeyi ayırt
edemezler. Çevresel sesleri
duyabilseler bile anlamlandıramazlar. Konuşma
hiçbir zaman anlaşılır değildir. |
|
91 dB ve üzeri |
Çok ağır |
Karşılıklı konuşmaları duyamazlar. Ancak bazı yüksek çevresel sesleri duyulabilirler. Konuşmanın anlaşılır değildir ya da hiç gelişmemiş olabilir. |
İşitme
yetersizliği olan öğrencilerin özelliklerine aşağıda yer verilmektedir.
·
İşitme yetersizliği olan öğrencilerin zihinsel olarak
herhangi bir problemleri yoktur, normal zekâ düzeyine sahiplerdir. İşitme kaybı, öğrencinin genel bilişsel
yeteneklerini etkilemez ancak bu öğrenciler normal işiten akranları
kadar iyi duyamadıkları için gelişimsel gecikmeler yaşayabilir.
· İşitme yetersizliği olan öğrencilerin okuma düzeyleri, işiten akranlarından önemli
ölçüde daha düşüktür. Ses bilgisel farkındalık ve konuşma seslerini
kullanma yetenekleri sınırlı
olduğundan ses temelli okuma yazma öğretimine alternatif öğretim yöntemleri kullanılmalıdır
·
Konuşulanları anlama ve kendi
konuşmalarının anlaşılırlığı işitme yetersizliğinin düzeyine bağlı olarak
artıp azalabilir.
·
İşitme
yetersizliği yaygın olarak dil ve iletişim becerilerini olumsuz yönde etkiler.
Ancak zamanında doğru müdahaleler uygulanmaması durumunda bu alanda yaşanan problemler tüm gelişim alanlarını olumsuz etkileyebilir.
· Günümüzde birçok işitme
yetersizliğine sahip olan öğrenci işitme
cihazları yardımıyla devam
eden eğitim faaliyetlerine önemli ölçüde
katılım göstermektedir. Bu cihazlar her bireyin işitme
özelliklerine göre düzenlenebilir olmasına rağmen öğretmenler ve ebeveynler bu
cihazların işitme kaybından
kaynaklanan tüm problemleri çözmediğinin farkında olmalıdır
Görme Yetersizliği Olan Öğrenciler
Gözün yapısında oluşan zedelenmeye
bağlı olarak gözün görme işlevini gerçekleştirememesi durumuna görme yetersizliği denir. Görme yetersizliği olan
öğrenciler, az gören ve kör olarak sınıflandırılabilir.
Bu kavramları eğitsel açıdan ele alırsak az gören öğrenciler, yardımcı araçlar kullanarak ya da kendileri
için yapılan çeşitli
uyarlamalarla öğrenme süreçlerinde görme potansiyellerini
kullanabilirler. Kör
olan öğrenciler ise yardımcı araçlarla dahi materyalleri okuyamazken öğrenme süreçlerini ancak dinleyerek ve dokunarak sürdürebilirler. Görme yetersizliği olan öğrencilerin
özelliklerine aşağıda yer verilmektedir.
· Görme yetersizliği olan öğrenciler kendi içlerinde oldukça
heterojen bir gruptur. Bu öğrenciler öğrenme özellikleri, işlevsel
görmeleri, sosyoekonomik durumları, kültürel geçmişleri,
görme kaybının başlangıç yaşı, diğer engellerin varlığı ve bilişsel yetenekleri bakımından birbirlerinden farklıdırlar.
·
Görme yetersizliği olan
öğrenciler öğrenme
deneyimlerini dokunarak ve
işiterek
edinebilmektedir. Ancak bu
duyular her zaman görme duyusunun yerini tutamayabilir.
·
Görme
yetersizliği olan öğrencilerin çevrelerinde hareket etme yeterlikleri sınırlı
olabilir ve bu durum öğrencinin deneyimlerini, sosyal ilişkilerini ve bilgi edinme süreçlerini de sınırlayabilir.
· Eğitimciler 1940'lı ve 1950'li yıllarda,
görme yetersizliği olan öğrencilerin bilişsel
gelişimlerinin ciddi şekilde etkilenmediğine inanıyorlarken günümüzde
bilişsel gelişimin yaşamın ilk
yıllarındaki deneyimlerden önemli ölçüde etkilendiği kabul edilmektedir. Bu nedenle görme kaybı öğrencinin bilişsel gelişimi engelleyebilecek bir durumdur.
·
Görme
yetersizliği olan öğrencilerin dil ve iletişim becerileri gören akranları ile
benzer özellikler gösterir. Yani görme kaybı ya da bozukluğu bu
öğrencilerin günlük dil kullanımını veya
iletişim becerilerini etkilemez.